Deutsche Telekom ve üretici ajans adam&eveBERLIN tarafından hazırlanan yeni bir kampanya, dataların berbata kullanımı ve yapay zekanın (AI) yükselişi sayesinde ebeveynlerin karşı karşıya kaldığı artan riskleri ortaya koyuyor.
Hızla gelişen Deepfake teknolojisinin çocukların fotoğrafları üzerinde nasıl bir tesir bırakacağına dikkat çekmek isteyen firma, çok konuşulacak bir reklam sineması hazırladı.
Firma bilhassa de toplumsal medya hesapları üzerinden çocukların imgelerinin paylaşılmaması gerektiğine vurgu yaparak ebeveynleri kelam konusu teknoloji için hazırladığı reklam sinemasıyla uyardı.
EBEVEYNLER EN BÜYÜK DEHŞETLERİYLE YÜZLEŞTİ
Film, birebir biçimde gerçekleşebilecek bir toplumsal deneyi sahneliyor. ‘Ella’ ismi verilen dokuz yaşındaki bir çocuğun imajı sinemanın kahramanı olarak vazife yapıyor.
En son yapay zeka teknolojisinin yardımıyla kısa bir müddet içerisinde küçük kızın bir deepfake’i oluşturuldu. Görüntüde, küçük kızın paylaşılan fotoğrafları kullanılarak 9 yaşındaki kızın yetişkin çağına eriştiğinde nasıl görüneceği vurgulanarak bir bayana dönüştürülüyor.
Ebeveynleri en çok korkutan ayrıntı ise çocuklarının küçüklük fotoğraflarının kullanılarak yapay zeka tarafından yetişkin bir birey olduklarında sahip olacakları yüz çizgilerinin gerçeğe yakın bir biçimde tasarlanması oldu.
Bu durum ise çocukların yıllar sonraki yetişkinlik periyoduna ulaştıklarında hiç işlemeyecekleri hatalardan ötürü kimliklerinin zorbalığa maruz kalacağını gösteriyor.
“LÜTFEN BENİ PAYLAŞMAYIN”
Deepfake yapay zeka ile oluşturulan yetişkin Ella, gerçekleştirmiş olduğu birinci konuşmasında ailesini toplumsal medyadaki paylaşımlar hakkında uyardı. Ella toplumsal medya üzerinde yapılan paylaşımlar sonucunda ortaya çıkabilecek bütün problemleri acı gerçekliğiyle birlikte “Lütfen beni paylaşmayın” iletisini vererek ebeveynlerine aktardı.
Dokuz yaşındaki küçük kız çocuğunun imajları kullanılarak oluşturulan yetişkin bayanın ebeveynlerine yapmış olduğu açıklama şu halde;
“Biliyorum bu fotoğraflar anılarınız. Ancak diğerleri için birer veri”
“Selam anne, selam baba, benim, Ella. Benden biraz daha büyük, dijital bir versiyonum. Teknolojinini günümüzde nelere kadir olduğunu görmek şaşırtıyor değil mi? Tek muhtaçlığın birkaç fotoğraf. Toplumsal medyada sizin paylaştıklarınız üzere. Bu fotoğraflar herkes tarafından kullanılabiliyor. Biliyorum, bu fotoğraflar sizin anılarınız. Fakat diğerleri için birer data.
“Kimliğimin çalındığı, işlemediğim bir cürümden mahpusa girdiğim bir gelecek”
Benim içinse dehşetli bir geleceğin başlangıcı olabilir. Kimliğimin çalındığı, hiç işlemediğim bir cürümden mahpusa girdiğim bir gelecek. Kredi notumun yok edildiğini düşün baba… Ya da sesimin kopyalanmasıyla size gönderilen bir bildiriyle dolandırıldığınızı düşün anne…Okulda herkesin güldüğü komik bir kare haline gelmek istemiyorum. Hele hele bunu hiç istemiyorum.
“İnternet paylaşımları, dijital parmak izi aslında”
İnternet paylaşımları, dijital parmak izi aslında. Bunlar hayatımın kalanında peşimden gelebilir. Size bunları anlatıyorum zira beni sevdiğinizi ve bana ziyan gelecek hiçbir şeye müsaade vermeyeceğinizi biliyorum.
Anne, baba, lütfen benim sanal mahremiyetimi koruyun.”
BİLİNÇSİZ PAYLAŞIMLAR KİMLİK HIRSIZLIĞINI ARTIYOR
Uzmanlar, 2030 yılına kadar tüm kimlik hırsızlığı hadiselerinin üçte ikisinin bu halde gerçekleşeceğini kestirim ediyor.
Çocukların fotoğraflarını ve isim ya da yaş üzere başka datalarını toplumsal medya ve kısa bildiri servisleri aracılığıyla dikkatsizce paylaşan veliler, istemeden de olsa çocukları risklere maruz bırakmaktadır.
Olası sonuçlar ortasında bilgi simsarları tarafından profil çıkarma, bilgisayar korsanlığı, yüz tanıma, pedofili ve kapalılık ve güvenliğe yönelik öteki tehditler yer almaktadır.
